Nişanlılık ve Hukuki Sonuçları

Nişanlılık, Anlaşmalı boşanma, Boşanma, Nafaka, Boşanmada velayet, Çekişmeli boşanma avukatı, Yoksulluk nafakası, İştirak nafakası, Anlaşmalı boşanma avukatı, Boşanma maliyeti, Tedbir nafakası

AILE HUKUKUBOŞANMA HUKUKU

Sude Nur Aytar

5/21/202410 min oku

Ankara Avukat
Ankara Avukat

Nişanlanma, ileride birbirleriyle evlenmek isteyen ayrı cinsten iki kişinin, bu konudaki niyetlerini aralarında dile getirmeleri, birbirlerine karşı açıklamalarıdır. Diğer bir deyişle, bir erkek ile bir kadın, karşılıklı olarak birbirlerine evlenme vaadinde bulunmakla nişanlanmış olurlar ve “nişanlılık” denilen bir hukuki statüye girerler. Nişanlanma ve nişanlılık kavramları iki farklı terimdir. Nişanlanma, tarafların birbirlerine karşı evlenme vaadinde bulunmalarını açıklarken nişanlılık kavramı ise nişanlanma işlemi sonucunda nişanlılar arasında meydana gelecek olan hukuki ilişkiyi açıklamaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun “Evlilik Hukuku” başlığını taşıyan Birinci Kısmın “Nişanlılık” başlıklı ilk ayrımı yani TMK’nın 118. madde ile 123. maddesi arası nişanlanmaya ayrılmıştır. TMK’nın 118.maddesinin 1.fıkrasına göre “Nişanlanma, evlenme vaadiyle olur.”. Nişanlanmanın kurulması için karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklaması gerekir. Taraflar, evlenmeden önce nişanlanma ile birbirini tanıma imkânı elde etmiş olacak ve bunun yanı sıra karşılıklı aile yaşantılarını öğrenerek evlilik dönemine hazırlık yapmış olacaklardır. Peki, evlenmeden önce nişanlanma şart mıdır? Nişanlanmanın hukuki mahiyeti aslında tartışmalı bir konudur fakat Yargıtay’ın görüşü nişanlanmanın bağımsız bir sözleşme olduğu yönündedir. Bu bilgiye ek olarak TMK’nın 118 ve 134. maddelerine bakıldığında tarafların evlilik döneminden önce karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini açıklamış olmaları gerekir. O halde nişanlanma, evlenmenin ön aşaması ve ön şartıdır.

Ayrıca, nişanlanmanın yapılmasında herhangi bir şekil şartı öngörülmemiştir, irade açıklaması açık veya zımni de olabilir. Yani nişanlanma için yüzük takılması ya da merasim yapılması bir geçerlilik şartı değildir. Ancak ileride bir ihtilafın ortaya çıkması halinde nişanın varlığını ispat yönünden bu etkenler önemli rol oynayacaktır.

Giriş

Nişanlanma İlişkisi Nasıl Kurulur?

Nişanlanmanın iki temel kurucu unsuru vardır. Öncelikle nişanlanma, iki tarafın karşılıklı evlenme vaadinde bulunmasına bağlıdır, sadece tek tarafın iradesini açıklaması nişanlanma akdinin kurulmasını sağlamaz. Nişanlanma iradesinin açıklaması kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bundan kaynaklı olarak irade açıklamasının temsilci vasıtasıyla yapılması mümkün değildir. Bir diğer unsur ise nişanlanacak kişilerin farklı cinsten olmalarıdır. Zira aynı cinsten iki kişinin evlenmesi nasıl ki yok hükmünde ise nişanlanmaları da yok hükmünde olacaktır.

Nişanlanmanın Geçerlilik Unsurları

Bir nişanlılık ilişkisinin kurulduktan sonra bütün sonuçları haiz olabilmesi için geçerli olması gerekir. Nişanlanmanın geçerli bir şekilde kurulması ayırt etme gücünün varlığı, yasal temsilcinin rızası, kesin evlenme engelinin yokluğu ile ahlak ve adaba aykırı olmamaya bağlıdır. Nişanlanma akdini yapacak tarafların ayırt etme gücüne sahip olması gerekir zira ayırt etme gücüne sahip olmayan bir birey zaten geçerli bir irade açıklamasında bulunamaz. Bununla birlikte taraflardan herhangi birinin sınırlı ehliyetsiz olduğu durumda ise yasal temsilcisinin rızası gereklidir. TMK’nın 118.maddesinin 2.fıkrasında “Nişanlanma, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça küçüğü veya kısıtlıyı bağlamaz.” hükmü ile açıklanmıştır. Kesin bir evlenme engelinin yokluğu ise aslında TMK’da düzenlenmemiştir fakat evlenme engelleri ile kıyas yapıldığında bu durumların nişanlanmaya da engel durumlar olarak sayılacağı açıktır. Son olarak bir nişanlılık ilişkisi ahlaka ve adaba aykırı olmamalıdır. Örneğin, nişanlı iken ikinci defa nişanlanan bir kişi, iki nişanlılığı da aynı anda yürütmeyi amaçlamışsa ahlaka aykırı bir durum vardır ve ikinci nişanlanma ahlaka aykırılık sebebiyle geçersizdir.

Nişanlılığın Tanıdığı Haklar ve Yükümlülükler

Taraflar nişanlanma ile bazı haklara sahip olduğu gibi birtakım yükümlülükler altına da girerler. Nişanlılığın tanıdığı haklara bakıldığında tanıklıktan ve hakimlikten kaçınma, destekten yoksun kalma ve manevi tazminat isteyebilme, mal rejimi sözleşmesi yapma hakkı görülür. Nişanlılık ilişkisinin taraflara yüklediği yükümlülükler ise sadakat ve evlenme yükümlülüğüdür.

Nişanlılardan her biri, nişanlılık süresince diğer nişanlıya karşı sadakat göstermekle yükümlüdür. Söz konusu yükümlülük, TMK m.2’de düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından ve örf, adetten kaynaklanmaktadır. Nişanlılardan birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışları, nişanı bozma için haklı bir sebep oluşturur ve TMK m.120’ye göre nişanı haklı sebeple bozan tarafın diğer nişanlıdan tazminat isteme hakkı doğar. Bir diğer yükümlülük ise evlenmeyi gerçekleştirmektir. Zira evlenme için gerekli işlemlere girişmek ve hazırlıklara başlamak evlenme vaadinin doğal bir sonucudur.

Nişanlılığın tanıdığı haklardan ilki tanıklıktan ve hakimlikten kaçınma hakkıdır. Nişanlılardan biri, diğerinin davacı ya da davalı olduğu bir davada ya da nişanlının sanık olduğu bir ceza davasında tanıklık yapmaktan kaçınabilir. Aynı şekilde, nişanlılardan biri diğeri ile ilgili davada hakimlikten ya da hakemlikten kaçınabilir. Diğer tarafta sırf bu sebeple hâkimi ya da hakemi reddedebilir. Bir diğer hak ise destekten yoksun kalma ve manevi tazminat isteyebilme hakkıdır. Nişanlılardan birinin öldürülmesi halinde, diğer nişanlı ölüme sebep olan kişiden destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilir. Ayrıca, nişanlılardan birinin ölümü üzerine sağ kalan nişanlı, ölüme sebep olan kişiden manevi tazminat isteminde bulunabilir.

Nişanlılığın Sona Ermesi

Nişanlılığın sona ermesinden, kurulmuş geçerli bir nişanlanma akdinin sona ermesi anlaşılır. Şayet nişanlılığın kurucu unsurları eksikse nişanlılığın yokluğu, geçerlilik için aranan şartları gerçekleşmemişse nişanlılığın geçersizliği söz konusu olmaktadır. Nişanlanma akdinin en doğal sona erme hali evlenmedir. Evlenme ile artık taraflar arasında başka bir aile hukuku ilişkisi olan evlilik başlar. Nişanlılardan birinin başka bir kimse ile evlenmesi halinde de nişanlılık sona ermektedir. Nişanlılardan birinin ölümü veya iyileşemeyecek bir şekilde akıl hastası olunması gibi kesin bir evlenme engelinin meydana gelmesi ile de nişanlılık sona ermektedir. Bunlara ek olarak “ikale” yani tarafların anlaşması yoluyla da nişanlılık ilişkisi sona erdirilebilir. Bu durumda, taraflar maddi ve manevi tazminat talep edemezler ancak hediyelerin geri verilmesi talep edilebilir. Bir diğer sona erme sebebi ise nişanın bozulmasıdır.

Nişanı bozma, tek taraflı irade açıklaması ile yapılır. Aslında nişanlanma, evlenme vaadiyle yapılmaktadır ancak irade serbestisi prensibine göre nişanlılardan her biri haklı bir sebep olsun ya da olmasın nişanı bozabilir. Söz konusu durumda ise TMK m.119’a göre evlenme akdini yapmaktan kaçınma hali için öngörülen cayma tazminatı veya cezai şart dava edilemez; ancak yapılan ödemeler de geri istenemez. Nişanın haklı bir sebebe dayanarak bozulduğu halde ise farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Haklı sebep, tek tarafın kusurundan kaynaklanacağı gibi her iki tarafın kusurunun bulunmadığı hallerde de ortaya çıkabilir. Ancak, haklı sebebin karşı tarafın kusuru sonucunda ortaya çıktığı bir halde nişanı bozan tarafın tazminat isteme hakkı doğmaktadır. Örneğin; nişanlıyı başkası ile aldatma, nişanlıya karşı kötü muamelede bulunulması, nişanlıya karşı ilgi duymama gibi haller haklı sebebe örnek gösterilebilir. Haklı bir sebebe dayanmaksızın nişanın bozulması durumunda ise haksız olarak nişanı bozan taraf diğer nişanlıya tazminat ödemek zorunda kalır.

Nişanlılık İlişkisinin Sona Ermesinin Hukuki Sonuçları

Nişanlılık ilişkisinin sona ermesinin 3 temel hukuki sonucu vardır. Bunlar; maddi tazminat davası, manevi tazminat davası ve hediyelerin iadesidir.

· Maddi Tazminat Davası

TMK m.120’e göre nişanın bozulduğu durumda maddi tazminat davası açabilmenin üç koşulu vardır:

1. Nişan haksız yere bozulmalı ya da bir taraf kusuru ile nişanın bozulmasına yol açmalıdır.

2. Nişanın bozulmasından doğan maddi bir zarar mevcut olmalıdır.

3. Davalının kusurlu olması gerekmektedir.

Maddi tazminat talep edilebilmesinin ilk koşulu, nişanın haksız yere bozulması ya da kusuru ile nişanın bozulmasına yol açılmasıdır. Bu durumlara yol açan taraf tazminat ödemekle yükümlüdür. Bir diğer koşul ise maddi bir zararın meydana gelmiş olmasıdır. Söz konusu durumda istenecek zarar, neticeye ulaşmayan nişanlılık yüzünden uğranılan ve nişanlanma yapılmasaydı uğranılmayacak olan menfi zarardır. Böyle bir durumda nişan masrafları istenebilir. Ayrıca, kusursuz nişanlı kusurlu nişanlıdan evlenme amacıyla yaptığı masrafları da isteyebilir. Bunlara ek olarak, bu masrafların dürüstlük kuralına uygun olarak yapılmış olması gerekmektedir. Son koşul ise davalının kusurlu olmasıdır. Maddi tazminat davası, haksız yere nişanı bozan ya da kendi kusuru ile nişanın bozulmasına yol açan nişanlı aleyhine açılır. Taraflarda kusur yok ise nişanlılar birbirinden tazminat talep edemezler. Davacının iddiasını ispatlaması halinde hâkim, uygun bir tazminata hükmeder.

TMK m.120/2’den de anlaşılacağı üzere maddi tazminat talebi, sadece nişanlı tarafa değil, onun ana babası veya onlar gibi hareket eden kimselere de tanınmıştır. Ana baba gibi hareket edenlerden kasıt ise nişan ya da evlenmenin yapılacağı kanaatiyle nişanlılar için masraf yapan kimselerdir.

TMK m.123’e göre ise maddi tazminat davası, nişanın bozulmasından itibaren 1 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar.

· Manevi Tazminat Davası

TMK m.121’e göre, nişanın bozulduğu durumda manevi tazminat davası açabilmenin üç koşulu vardır:

1. Nişanlanma akdi, tek taraflı irade beyanı (nişanın bozulması) ile sona ermelidir.

2. Tazminat isteyen tarafın kişilik hakkı bir zarara uğramış olmalıdır.

3. Davalının kusurlu olması gerekir.

Manevi tazminat davası, sadece nişanlılık ilişkisinin bozma ile sona erdirildiği durumlarda açılabilmektedir. Nişanlılığın ölüm ya da ikale ile sona erdiği durumlarda manevi tazminat talep edilememektedir. Maddi tazminat davası ile manevi tazminat davası birlikte açılabileceği gibi iki ayrı dava olarak da açılabilir. Nişanın bozulması sebebiyle, tazminat isteyen nişanlının kişilik hakkı bir zarara uğramış olmalıdır. Örneğin nişanlının terk edilmesi, onu çevresinde küçük düşürüyor ve şerefini zedeliyorsa kişilik hakkı ihlalinden söz edilebilir. Bunlara ek olarak, davalının yani manevi tazminat ödemesi gereken nişanlının kusurlu olması gerekmektedir. Peki, manevi tazminat talep eden nişanlının kusurlu olması bir sorun teşkil eder mi? Bu konu doktrinde tartışmalı olmakla birlikte genel görüş, manevi tazminat isteyecek olan nişanlının ya hiç kusuru olamaması ya da kusurunun diğer nişanlının kusurundan daha az olmasıdır. Bütün şartların sağlanması halinde, zarara uğrayan nişanlı diğer nişanlı aleyhine manevi tazminat davası açabilir.

Manevi tazminat davasını açabilme hakkı, maddi tazminattan farklı olarak sadece nişanlılara tanınmıştır. Nişanlıların ana babaları ve onlar gibi hareket eden kişiler bu bağlamda manevi tazminat davası açamazlar. Manevi tazminata sadece para olarak karar verilmektedir.

TMK m.123 gereğince manevi tazminat davası, nişanın sona ermesini takip eden bir yıl içinde açılmalıdır.

· Hediyelerin İadesi

TMK m.122’ye göre hediyelerin geri istenebilmesi için üç koşulun varlığı gereklidir:

1. Hediye, nişanlılık dolayısıyla verilmiş olmalıdır.

2. İade edilecek hediyenin alışılmışın dışında olması gerekmektedir.

3. Nişanlılık ilişkisi, evlenme dışında bir sebeple sona ermiş olmalıdır.

Hediye, nişanlılık dolayısıyla verilen ve ekonomik değeri olan her türlü kazandırmadır. Hediyenin geri istenebilmesi için mutlaka nişanlılık dolayısıyla verilmiş olması gerekmektedir. Başka amaçla verilen hediyeler bu kapsamda istenemez. Buna ek olarak, iade edilecek hediye mutad dışında olmalıdır. Hangi hediyenin mutad dışı olup olmadığını hâkim takdir etmektedir. Genellikle hediyenin bedelinin çok yüksek olması, mutad dışı olması yönünde bir karine teşkil etmektedir ancak nişan yüzüklerine bakıldığında Yargıtay’a göre mutad bir hediye olduğu için iadesi mümkün değildir. Son olarak, nişanlılık evlilik dışı bir sebeple sona ermiş olmalıdır. Örneğin; ölüm, gaiplik ya da anlaşma gibi durumlarda hediyeler geri verilecektir. Tazminat taleplerinden farklı olarak, bu durumda kusurun varlığının bir önemi yoktur. Kusurlu olan tarafta hediyelerin iadesini karşı taraftan isteyebilmektedir.

Hediyelerin iadesini her iki nişanlı taraf, onların ana babaları ve ana baba gibi hareket eden kişiler de talep edebilmektedir. Bu noktada önemli olan istenecek hediyenin alışılmışın dışında olmasıdır. TMK m.122 kapsamı dışında kalan kişilerin vermiş olduğu hediyeler bu kapsamda istenemez, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istenebilir.

Hediye aynen geri verilmelidir; eğer aynen mevcut değil ise mislen ödenmelidir. Eğer kişi, kendisine verilen hediyeyi, iyi niyetle elden çıkarmışsa, iade borcu yoktur ancak kötü niyetle elden çıkarmışsa, malın değerini iade ile yükümlüdür.

Hediyelerin iadesini talep etme süresi, nişanlılığın sona ermesinden itibaren bir yıldır.

Siz de bize ulaşarak avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetlerimizden faydalanabilirsiniz

Bize Katılın ve Güncel Bilgilerden Haberdar Olun.